Mid90s (2018)


Mid90s (2018)


Sen çocukların lanet olası bir pislik olacağı çağdasın

Mid90s, 90’ların ortalarında Los Angeles’de geçiyor. Mixtapeler, havalı tişörtler ve tabi skateboard. Popüler alt kültürün araçlarına ince gözlemler. Onüç yaşınaki Stevie etrafında dönüyor olaylar. Tam ergenliğe giriş çağında; arayışta, meraklı ve tabi böyle her çocuk gibi macera ve tehlike hoşuna gidiyor. Pek birşeyden korkusu yok. Babası yok annesi ve abisiyle yaşıyor. Annesi hem korumacı ama sonuçta yalnız bir kadın bazı şeylere yetemeyebiliyor. Abisi Ian’da yalnız ve belki de bundan Stevie’e karşı sevgisiz hatta saldırgan ve onur kırıcı.


Yaz tatili gelmiştir ve bu şartlar altında doğal olarak dış dünyaya bir açılım yapmak istiyor Stevie. Evdeki ortamdan kaçmak için yeni birilerine ihtiyacı var. Hepsi de kendinden büyük, çok havalı bulduğu kaykaycı çocukları izlemeye başlıyor. Birbirinden ilginç, değişik sorunlarla boğuşan çocuklar. Motor Avenue skaterboard mağazasında bir şekilde onlarla arkadaş olmayı beceriyor. Yeni yaşamına sigara, alkol hatta uyuşturucu giriyor. Yanında ebeveynleri olmadan çıkılan araba gezileri, partiler, ilk sevişme…


Bu tür alt kültür arkadaş gruplarında olduğu gibi aralarında bir rekabet hiyerarşi var. Ray (Na-kel Smith) gurubun lideri gibi. En iyi kaykayı o yapıyor. Nispeten daha aklı başında biri. Gurubun tek zenci üyesi. Ve nedense herkes birbirine zenci diye hitap ediyor. Fuckshit (Olan Prenatt) lakaplı çocuğun gerçek adını öğrenemedik. Uyuşturucuya oldukça eğilimli, ailesiyle sorunları olan, çok uzun kıvırcık saçlı terelelli bir latin. 


Fourth Grade (Ryder McLaughlin). O da adı meçhul lakaplılardan. Konuşmayı pek beceremediği için arkadaşları seviyesini belirtmek için bu lakabı takmışlar. Elinden kamerasını düşürmeyen, film çekmek isteyen ama kendiyle de barışık bir tip dördüncü sınıf. Ruben (Gio Galicia) gurubun Stevie’den sonra en küçüğü onun da annesiyle sorunları var ve eve gitmek istemiyor hiç. Ruben’in kıskançlığı ile ister istemez Stevie’le aralarında bir çekişme başlıyor. En küçükleri olmasına rağmen en cesurları Stevie. Belki de kendini kabul ettirme kanıtlama savaşı. 


Şunu hep merak ederim neden herkesin büyüme macerası biyolojik olarak hemen hemen aynı bile olsa bu süreci atlatma biçimi çok farklı olabiliyor. Kimi çocuk spor yapar sosyalleşir, normalleşir, kendi olur. Kimi evcil hayvan besler. Kimi kitaplara gömülür. Kimi bir müzik aleti çalar. Kimi de Stevie gibi olamazların peşinde koşar. Sigara, alkol hatta uyuşturucu. Kötü arkadaş derler ya hani. Ama bazı bünyeye de bunlar gerekli herhalde.


Bire bir olmasa da benzer bir şekilde büyüdüğüm için bu tür filmler çok ilgimi çekiyor. Neden yapmışım bu salaklıkları anlamaya çalışıyorum. Daha hâlâ birşey anlayamadım. Ne olursa olsun bana göre büyürken veya hep çocuk kalırken en olmaz yoldaşlarımız arkadaşlarımız. Kendimizi anlamanın yolu, ben olmak için kendini birine anlatma ihtiyacı. Ve tehlikeler sanılanın aksine insanı zinde ve sağlıklı tutan uyarıcılar. Tabi dozu iyi ayarlamak koşuluyla, her konuda olduğu gibi.


Oyunculuklara gelicek olursak. Grup üyesi kaykaycı çocukların kimisinin ilk filmi olmasına rağmen hepsi de istisnasız dört dörtlük iş çıkarmışlar. Stevie’in abisi Ian rolündeki Lucas Hedges’den söz etmek gerek biraz. Manchester by the Sea (2018)’de büyüleyici bir iş çıkarmış ve yirmi yaşında Oscar’a aday gösterilmişti. Çok yönlü bir genç oyuncu olduğunu kanıtlayor Lucas Hedge. Birbirine benzemez değişik rollerin altından çok iyi kalkıyor. Boy Erased (2018) filminde de başrol oynuyor. Ama hâlâ nette bir haber yok filmden. Zaten böyle filmler Türkiye’de vizyona filan girmez, girse de kimse gitmez. Three Billboards Outside Ebbing, Missouri (2018)’de rol almıştı. Bir çok güzel filmde rolü var ama benim unutamadığım bir masal film olan Moonrise Kingdom (2012) baş köşemde. Daha çok güzel işler yapacak bir oyuncu.


En sona en genç delikanlıyı bıraktım. Başrolde Stevie var kuşkusuz. Ve oyuncu Sunny Suljic. Filmde ki lakabıyla Sunburn yani ki güneşyanığı. The Killing of a Sacred Deer (2018) diğer izlediğim filmiydi. Orda da sıra dışı bir rolü hakkını fazlasıyla vererek canlandırmıştı. Büyük mavi gözleri ve uzun simsiyah kirpikleriyle ilginç bir yüze sahip. Rolü gereği bunu değiştirmeye çalışsa da sert değil masum bir yüz. Yine de güzel gözlerinden utangaçlık yanında şiddeti okutmayı başarıyor.


Larry Clark’ın efso filmi Kids (1995)in az daha softu denebilir büyüme sürecine bakış açısından Mid90s. Çocukluğundan beri çok filmde oyuncu olarak izlediğimiz Jonah Hill’in yönetmenlikte ilk uzun filmiymiş. Genç yönetmenin hem yazıp hem yönettiği bu filmle oldukça ilginç güzel bir işe imza atmış, devamı gelir umarım. Filmde kamera biraz değişik kullanılmış sanırım, bazen sıksa da ilginçti. Prömiyeri Toronto Uluslararası Film Festivali’nde gerçekleştirilmiş ve övgülere boğulmuş. Haksız sayılmazlar.



tt5613484

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Night Flight (2014) - Ya-gan-bi-haeng

Brotherly (2008) - Kısa Film

Stikk (2007) - Sting - Kısa Film