Steven Murphy (Colin Farrell) ünlü bir cerrah, karısı Anna (Nicole Kidman) göz cerrahı, ondört yaşında bir kızları Kim (Raffey Cassidy) ve oniki yaşında oğulları Bob (Sunny Suljic) ile yeşillikler içerisinde lüks bir mahallede kusursuz bir yaşam sürmektedirler. Elbette dış görünüş itibariyle bir kusursuzluk bu. Daha ilk sahnelerde; diyalogların donukluğu ve karakterlerin ifadesiz yüzleri, insanın olduğu yerde mükemmellikten söz edilemez, diskurunun işleneceğini hissettiriyor. Nitekim de öyle oluyor.
Aslında bu filmde kimin kim olduğu ve neler yaşandığının bir önemi yok. Bunların hepsi, çok daha derin birşeyleri anlatmak için araç zira. İnsanlığın bütün tarihinde öne çıkan manevi kavramları film tekniği ve olay örgüsüyle işlemeye çalışmak. Bu kavramlar; ibret, bedel, vicdan ve kurban. Belki de herşeyi kapsayan, suç ve ceza.
Filmin bir yerinde, Steven çocuklarının okuldaki durumlarını öğrenmek için müdürleriyle konuşurken, kızının İphigenia ile ilgili bir ödev hazıladığını öğrenir. İphigenia eski Yunan mitolojisinden bir kahraman. Birçok efsanede adı geçer. En bilineni Paris’in Helena’yı Troya’ya kaçırmasıyla ilgili olanı. Filmde anlatılanların esin kaynağı Mykenai’nin ünlü kralı Agamemnon’un trajedisi. Kızı İphigenia ile vatanının namusu arasında karar verebilmek.
Filmin en ilginç karakteri 16 yaşında bir genç olan Martin (Barry Keoghan). Steven, onun babasını ameliyat etmiş ve babası ameliyattan sağ çıkamamıştır. Tanışıklıkları ordan gelir. Ama bu olaydan ailenin haberi yoktur. Steven evine de davet edip ailesiyle tanıştırır Martin’i. Burdan sonra film gerçekten tuhaflaşıyor. Olmayacak şeyler oluyor. Gerilim, korku, absürtlükler birbirini kovalıyor adeta.
Sıra dışı Yunan kökenli yönetmen Yorgos Lanthimos’un, The Lobster (2015)’dan sonra Hollywood oyuncularıyla İngilizce çektiği ikinci filmi. Senaryosunu da Efthymis Filippou ile birlikte yazmışlar. Ben yönetmenin Kynodontas (2009) filmini izlemeye başlamış ama tamamlayamamıştım. İşin açıkcası sıkılmıştım. Muhtemelen ben hazır değildim o filme. Ama bu filmine oldukça hazır hissettim kendimi. Herkesin hoşlanacağı tür bir film değil. Belki Michael Haneke veya Lars von Trier tarzı bir yönetmen. Ben çok saygı duymakla birlikte Lars von Trier’in de bütün filmlerinden zevk alamıyorum.
Filmde; kamera, görüntüler bir yenilik vadetmiyor. En azından ben hissetmedim. Oyuncular, Colin Farrell, Nicole Kidman ruhsuz garip çifti iyi canlandırmışlar. Hele garip sevişme sahnesi çok ilginçti. Martin rolünü oynayan Barry Keoghan’da boş bakışlarıyla ortama tam uyum sağlıyor. Evin kızı Kim ve oğul Bob rollerinde ki Raffey Cassidy ile Sunny Suljic çok iyi oynamışlar. Tabii Sunny Suljic için esas patladığı film Mid90s (2018).
Night Flight (2014) Ya-gan-bi-haeng IMDb MDL Filmi epey süre önce online izlemiş ve çok beğenmiştim. Sonra indirip arşivledim ve bir daha izlemek için epey süre geçti. Bugünlere nasipmiş. Ve ikinci defa seyri ve unutulmasın diye hakkında birşeyler karalamayı fazlasıyla hakediyormuş. Çünkü bir çocukluk aşkına dair güzel ve değişik bir film bu. Çocukluk aşkı kadar heyecan verici, güzel ve biricik bir şey yoktur bana göre. Bu anlar unutulup gitmez de devam ederse ve hele karşılık bulursa insanın bütün yaşamını mutluluk kaplar ama tek taraflı kalırsa bu da tam bir yıkım her halde. Yong-ju Shin tam da bunları yaşayan biri, bir türlü çocukluk aşkını unutamaz. Eski anıları hatırlar, sevdiğinin çocukluğundan beri çektiği fotoğraflarına bakar durur. Üç genç erkek çocuğu Yong-ju, Gi-Woong ve Gi-Taek , ortaokulda en iyi arkadaştırlar. Ama zamanla babası eylemci bir sendikacı olan Gi-Woong , onlardan kopar hatta hayattan kopar. Okulda zorbalık görmeye başlar ve arkadaş
Brotherly (2008) Kısa Film IMDb Brotherly 1970’li yıllarda Ohio’da iki kardeşin gerçek hikayesine dayanan kısa film. Alkolik ebeveynlerinin ilgisizliği ve sevgisizliği sonucunda sorunlar yaşayan on yaşındaki Paul geceleri baba ve annesinin kendisinden nefret ettiği kâbuslar görür ve altını ıslatır. Bu durumda ona abisi Michael yardımcı olur. Paul onun yanında yatmaya başlar ve onun koruyuculuğuna sığınır. Sonuçta aralarında kardeşçe sevginin geleneksel sınırlarının ötesine geçen sıradışı bir yakınlaşma gerçekleşir. Bu yaşananları en iyi anım olarak niteleyen Paul yıllar sonra kırk yaşına geldiğinde bu olan biteni bir görüşmede anlatır. 11dk. YouTube Bağlantısı Bağlantısı tt1210796
Stikk (2007) Sting Kısa Film IMDb On üç yaşında ki Alexander (Glenn André Viste Bøe) sekizinci sınıftaki oğlanların en ufak tefek olanıdır. Sınıfın sert görünümlü kaşar kızı duş alırken onun videosunu çeker ve bunu herkesle paylaşır. Bundan sonra Alexander ’a “Mini” lakabını takarlar. Bu zorbalık ve küçük düşürücü alaylara karşı Alexander çok utanır ve ne yapacağını bilemez. Ta ki sınıfa yeni gelen bir öğrenci (Kristoffer Bjerga) onunla arkadaş olana kadar. Yeni öğrenci de daha önce bulunduğu okullarda ötekileştirilmiş, dışlanmış ve hakarete uğramıştır. Ancak farklı olarak Alexander gibi çekingen ve utangaç değildir. Böylece Alexander ’la aralarında dostluk oluşur ve zorbalara karşı birlikte birşeyler yapmaya karar verdiklerinde artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır. Vigdis Nielsen'in yazıp yönettiği bu Norveç filmi okullarda ki zobalıklara ve şidddetin şiddet doğurması olgusuna dikkat çekiyor. 17 dakikalık kısa film hem ulusal hem de ul
Yorumlar
Yorum Gönder