Bilmemek (2019) - Not Knowing

 


Bilmemek (2019)

Not knowing


IMDb


Umut’a olanları düşündükçe beynim patlayacakmış gibi oluyor


Bu filmi izlerken, iyi ki sanat var; iyi ki sinema var dedim bir kere daha. Bir dönem psikolojiyle ilgili kitaplar okurken, kafama takılan bazı soruları internetten tanıştığım bu konuda uzman bir doktora yazmıştım. Epey bekleyip şu minvalde bir cevap vermişti bana. “Sorduğun sorular oldukça önemli ama ben doktor kimliğimle bunlara cevap veremem çünkü bu açıklamalar bilimsel olamaz. Tek yapacağın bu konularda yazılmış edebiyat kitaplarını ve sinama yapımlarını izleyip kendi cevaplarını bulmak ya da araştırmak olabilir.” İşte yaratıcı sanatların hayatımızda ki vazgeçilmezliğini, bilimden bile öte önemini bu cevap bir defa daha öğretti bana.



Hadi filme gelelim artık. Konunun çekirdeğinde, hayatlarından pek memnun olmayan orta sınıf bir İstanbul ailesi yer alıyor. Baba Sinan; saçı sakalı beyazlamaya başlamış mühendis üst düzey yöneticidir. İşinde ki değişimlerden ve itaat yoksa zafer de yok şiarıyla ortalığı yıkan, çocuğu yaşında ki yeni patronunun zorbalıklarından muzdarip. Anne Sema; devlet hastanesinde çalışan idealist bir doktor. Olup biten haksızlıklara, suç ve ceza diye bir şey var der mesela filmin bir yerinde, abisinin ona cevabı, o dediğin roman Selmacım olur… Naif bir karakter, o da kocasının kabalıklarından ve belki dünyanın genel gidişatından muzdarip. 



Biricik oğullarının adı Umut. Onyedi yaşında başarılı bir öğrenci, sutopu yıldızı bir sporcu, kısaca parlayan bir genç. Üniversite sınavlarına hazırlanmakta, sporculuğunun da yardımıyla ABD’de üniversite okumak için burs beklemektedir. Yani film başlayana kadar belki ailede hayattan umutlu, gülen tek birey; Umut’tur. Bu filmi en değerli ve özgün kılan şey ne dersem… Umut karakterini var eden, yaşını başını almış insanlar da bile az rastlanır kişilikli kalın çizgisi.



Okulda dayak yiyen bir çocuğu zorbaların elinden o kurtarır. Bunun başına neler açacağını düşünmeden yardım eder. Umut ile aile bireyleri -belki annesini dışarda tutmak mümkün. Arkadaşları hatta tüm toplum -belki takım hocasını dışarda tutmak mümkün- arasında ki kalın çizgi. Ya da ince ve anlamlı çizgi mi demeli buna. Ben bu farka kişilikli birey olmak dedim. Daha uygun bir kavram bulunabilir. Umut, eyyamcı değil. Durumu idare etmiyor. O her soruya cevap vermiyor çünkü herkese kendine soru sorma hakkı tanımıyor… Bize ne yabancı ama ne gerekli bir şey bu.



Oysa babası işini kaybetmemek adına bütün ilkelerinden vazgeçiyor. İşin tuhafı bu durumun en çok farkında olan ve rahatsız olan da sadece kendisi. Umut’un beraber büyüdüğü en yakın arkadaşı Tunç, konu eşcinsellik olunca önce arkasında dursa da tereddüte düşer ve Umut’u anlayamaz. Tunç’un sorunu eşcinsellikle filan değil. Umut’un duruşunu, çizgisini, ilkesini anlayamıyor. Kısaca Umut bir şey anlatmak istiyor. Kimse anlamıyor. Onun tatlı gülüşüyle başlayan hayat macerası suratına ve hayatına çöken karabasanla devam ediyor ne yazık… Ama Umut, toplumun hastalıklı zorbalıklarına boyun eğmiyor. Enseyi karartmamalı, yine de mücadele etmeli… Umut, ölmemeli umutlar hep yaşamalı; diye haykırıyor bize sanki…



Bu filme emek veren başta senarist ve yönetmen Leyla Yılmaz olmak üzere herkes kutlanmalı. Tiyatro kökenli oyuncular tertemiz işler çıkarmışlar. Baba Selim karakterini, evde kaplan dışarda kedi, olarak tanımlamış film hakkında yazan biri. Evet bu babayı harika canlandırmış aktör Yurdaer Okur… Belki tüm anneler gibi ailesi için yaşayan Sema’ya can veren Senan Kara’da kutsal aileyi tamamlamış işiyle. Ama genç oyuncuların tümü de başta Umut, Emir Özden güpgüzel yüzüyle bu zor konuyu çok güzel işlemiş. Umut’un kankası Tunç’u da benim çok sevdiğim oyuncu Ulaşcan Kutlu başarılı bir şekilde canlandırmış. Filmde sonradan aklı başına gelen Tunç şöyle diyordu; Umut’a olanları düşündükçe beynim patlayacakmış gibi oluyor. 



Leyla Yılmaz bir söyleşisinde filmini şöyle tanımlıyor;


“… Türkiye’deki “farklı olma” biçimleri arasından bir seçim yapıp gey olan ya da olmayan genç bir çocuğun hayatı üzerinden işlemek istedim. Bu film bir “queer filmi” olarak da görülebilir, ama ben daha ziyade geyler dahil tüm ötekiler ve bilmezliğimiz hakkında bir film yapmaya çalıştım.”



Türkiye’den benim bildiğim LGBTİ temalı ilk uzun metrajlı film Bilmemek…Ulusal ve uluslararası festivallerden ödüllerle dönen bir yapım üstelik. İsmi çok anlamlı. Burdaki çok, iyi değil, birden çok anlamında. Bu filmde bir çok şeyi bilmiyoruz. Bu da her şeyi bilmememiz gerektiğini bize anlatıyor. Oysa bizim gibi doğu toplumlarında her şey bilinir olmak zorundadır. Çünkü birey olmak uzak olduğumuz bir kavram. Bireylerin tek tek ve ayrı ayrı bir araya gelerek toplumları oluşturabilmesi, kuru kalabalık değil de gerçek toplum olabilmek bize henüz uzak… Bir arada yaşayan insanların birbirleri hakkında her şeyi bilmeye hakkının olmadığı yer yani özgür toplum… Film LGBTİ teması üzerinden çok farklı ve geniş bir özgürlükler yelpazesine rüzgar veriyor aslında. LGBTİ hakları insan haklarıdır derken… İşte bu…




tt7938054

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Night Flight (2014) - Ya-gan-bi-haeng

Brotherly (2008) - Kısa Film

Stikk (2007) - Sting - Kısa Film