Parasite (2019) - Parazit


Parasite (2019)
Gisaengchung
Parazit 

IMDb
MDL


Bu filmde, pencerelerinden sarhoşların daha gündüz vakti gelip işediği bir sokağı gören bodrum kattaki evlerinde yaşayan işsiz, fakir; anne, baba ve bir abla, yirmili yaşlarda bir erkek kardeşten müteşekkil değişik ve şaşırtıcı biçimde zeki Ki-taek ailesi odak noktamız. Yaşamak için yalancı ve düzenbaz olsalar da birbirlerine bağlılıkları ve dürüstlükleri pek tatlı. Her şeyleri gerçek ve hayata dair fazla sokağa ilişkinse de. Baba Kim Ki-taek aldırmaz, iyimser bir tip. Anne herşeye maydonoz, pek geçimli biri değil ama çocuklarına karşı iyi, klasik anne. Evin oğlu Kim Ki-woo üniversiteyi kazanamamış ama İngilizcesi süper. Kız ayrı bir dahî. Photoshop filân her tarakta bezi var. 


Ve şimdi başka bir evde sıra; ünlü bir mimarın kendi ailesiyle oturmak için planlayıp yaptığı ama bir süre oturduktan sonra sattığı bahçeli müstakil tasarım bir evde yaşayan anne, baba, liseye giden abla ve daha okula gitmeyen küçük erkek kardeşten kurulu zengin ve biraz saftirik Park ailesi… Onların hayata bakışları ve birbirleriyle ilişkileri sanki daha plastik. Kız özelliği olmayan sıradan bir öğrenci, İngilizce dersi alıyor. Oğlan Da-song annesi tarafından bir soyut resim dâhisi olarak görülüyor.


İşte bu iki her bakımdan benzemez ailenin yolu tamamen tesadüfi bir şekilde kesişir. Kim Ki-woo, Park ailesinin kızlarına İngilizce dersi vermek için eve bir girer pir girer. Bundan sonra olaylar çok hızlı ve şaşırtıcı şekilde gelişir. Müthiş senfoni başlar her bir olayın ve karakterin çok sesliliği anlamında. İki aile şaşırtıcı biçimde iç içe geçer. Park ailesinin en küçük çocuğu Da-song’dan başlayarak evin kadim hizmetçisinin müthiş gizemine kadar herşey acayip sürükleyici. İlginç olan, Park ailesinin fertlerinin birşeylerin farkına varamıyor olmaları, nedense etraflarında olan bitenle ilgili tek algıladıkları şey insanların ya da sadece Ki-taek ailesinin kötü kokmaları.


Filmin sonlarına doğru oluşan o yakalamaca kaçmaca sahneleri bana aslında göremediğimiz gerçeğin hep yanıbaşımızda olduğu metaforunu yaşattı. Ya da aslında bunların kendi bilinç altımızda hep var olduğunu ya da yaşandığını farkında olmadan. Bodrumlar ve karanlıklar hep bilinç dışını temsil eder zira. Diyalogların hepsi o kadar anlamlı ve derinlikli ki eğer düşünürsen sanki bir filmde bir klasik roman okur gibi. Batı dünyası bakış açısının sınıfsal anlamda aşağıdakiler yukardakiler diye nitelendirdiği şeye bir asya bakış açısı sanki. Bana göre hem basit hem deruni bakış açısı da denebilir bu filmi ille özetlemek gerekiyorsa. Doğuda aslında herşey rüyâ misali. Biraz da masal, biteviye herşey tekrar eder. Tarih tekerrürden ibarettir hikayesi. 


Filmin yazar ve yönetmeninin başka hiçbir filmini seyretmedim. Joon-ho Bong, türler arasında dolaşmaktan hoşlanan, hep mesaj taşıyan filmler yapan, kaotik ortam yaratmada ustalığını kanıtlayan bir yönetmenmiş. Güney Kore’de çektiği Memories of Murder (2003), The Host (2006) ve Mother (2009) gibi filmlerle tanınan Bong Joon-ho; beğeni kazanan Snowpiercer (2013) ile Hollywood’a adım attıktan sonra, Jake Gyllenhaal ve Tilda Swinton’lı Netflix filmi Okya (2017)’ye da imza atmış. Daha sonra ülkesine dönüp kariyerinin en önemli filmi olan yazımız konusu filmle ülkesine ilk Altın Palmiye Ödülü’nü getirdi.


Oyunculara gelirsek; hepsi çok iyiydi ama ben en çok Kim Ki ailesinin babası Kang-ho Song’u, onun oğlu Kim Ki-woo’yu oynayan Woo-sik Choi’yi ve Park ailesinin annesini canlandıran Yeo-jeong Jo’yu beğendim, bu arada çok da güzel bir kadın… Park ailesinin ufaklığı Hyun-jun Jung’da süperdi.


Senaryo tam bir film senaryosu yani başı belli sonu belli amacı belli ve incelikli yani soylu. Dizileri ben de çok severek izliyorum ama film formatı elbet bir bambaşka. Bu filmde izleyene bihakkın bunu yaşatıyor. Kamera o kadar özgün olmasa da bazı sahnelerdeki planlar o kadar harika ki her biri özenli bir fotoğrafın tasarımı tadında. Bu anlamda nedense bana bu film bir Güney Kore işinden çok Japon filmi havası yaşattı. Shoplifters (2018) - Arakçılar filmiyle akraba gibi bu film. Shoplifters'da tam tersi duygu olarak bir Japon filmi olmasına rağmen teknik olarak Güney Kore filmi havasındaydı… 


Film kara komedi, dram ve gerilim arasında tatlı köprüler kurmuş ordan oraya dolaştırıyor sizi. Neyse daha çok şeyler yazarım filmde yok yok ama biraz daha uzarsa kimse okumaz herhalde. Bu asya filmleri içine girdikçe kafayı yedirtir insana. Asya dramasına ısınmak için iyi bir çıra. Ama oldukça da yüksek bir çıta. Çok şeyler yaşandı anlatıldı fimde ama asıl her halde tersine bir oedipus karmaşasıyla bitti film. Son sahneler çok ilginçti sonu da öyle. Buraları anlamlandırabilmek için üç defa seyrettim. Anladım ama anlat deseniz ne anlatırım bilemiyorum. Filmin çok etkisinde kaldım. 


Park ailesinin annesi ile Kim Ki-woo arasında geçen çok komik bir diyalog.

Anne - Da-song doğuştan bir sanatkâr. Yaptığı resme bak.

Kim Ki-woo - Çok metaforik. Altında güçlü bir anlam yatıyor.

A - Yatıyor gerçekten, değil mi? Sanattan anlıyorsun.

KKW - Bu bir şempanze, değil mi?

A - Bir otoportre.

KKW - Elbette!







tt6751668

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Night Flight (2014) - Ya-gan-bi-haeng

Brotherly (2008) - Kısa Film

Stikk (2007) - Sting - Kısa Film