Karamazov Kardeşler ~ Fyodor Mihailoviç Dostoyevski



Karamazov Kardeşler
Fyodor Mihailoviç Dostoyevski
Федoя Михайлович Достоевский

Tüm zamanların en başarılı romanları arasında sayılan Karamazov Kardeşler Dostoyevski’nin kaleme aldığı son büyük eseri ve başyapıtıdır.

Bencil, paraya ve zevke düşkün Fyodor Pavloviç Karamazov’un esrarengiz ölümü, birbirinden çok farklı karakterlere sahip oğullarının hayatını geri dönüşü olmayacak bir şekilde değiştirmekle kalmayıp tüm Rusya’nın yakından takip ettiği bir davaya dönüşecektir. Dostoyevski, Karamazov Kardeşler’de yazarlık yaşamı boyunca kafa yorduğu hemen bütün temaları işleyerek dev bir esere imza atmış, bu son eseriyle de çok büyük övgüler almış ve kitabın yayımından kısa bir süre sonra ününün doruğundayken hayata veda etmiştir.

…Karamazov Kardeşler yaklaşık dört yüz bin sözcükten oluşan bir destandır…
Edward Hallett Carr


Hayatta öğrenmek istediğiniz ne varsa hepsini Karamazov Kardeşler’de bulursunuz...
Kurt Vonnegut
İletişim yayınları


Karamazov Kardeşler, edebiyat tarihinde çok az romana nasip olmuş bir üne sahip. Klasik Rus edebiyatının dev yazarı Dostoyevski’nin bu son romanı, Rusya’nın ruhunu simgeleyen temsilcileriyle Karamazov ailesine odaklanmış, ama girmedik alan, değinmedik konu bırakmamış: din, ahlak, baba katli, şiddet, Doğu-Batı sorunu, sınıf mücadelesi, feodalizm, sosyalizm… Dostoyevski’nin “hiçbir romanımı bu kadar önemsemedim” dediği Karamazov Kardeşler, daha yayımlandığı tarihten itibaren kült bir eser haline gelmiş ve tüm dünyada büyük tartışmalara yol açmıştır; XX. yüzyılın temel yazınsal izleklerini belirlemiş ve pek çok yazarı peşinden sürüklemiştir. Kitabın yayımlanmasından kısa bir süre sonra ölen Dostoyevski, tıpkı Suç ve Ceza’da olduğu gibi bu kitabında da insanlığın evrensel sorunlarını ortaya koyar. Karamazov Kardeşler, bu anlamda “kuyuya atılmış bir taş” kadar etkili bir yapıt olarak önemini koruyor.
can yayınları


Kitaptan ilginç bir bölüm

Güzellik... dehşet verici, korkunç bir şey! Dehşet verici, çünkü tanımsız bir şey, Tanrı bazı bilmeceler ortaya attı­ğı için tanımlanması da olanaksız. Burada kıyılar birbirine yaklaşır, bütün çelişkiler bir arada yaşar. Ben çok okumuş falan değilim, ama bu konuda çok düşünmüşümdür. Sırlar korkunç derecede çok! Bu kadar çok bilmece yeryüzünde insana zulüm ediyor. Bildiğin gibi çöz ve zeytinyağı gibi üste çık. Güzellik! Yüreği yüce, zekâsı yüksek bir insanın bile söze Meryem Ana idealiyle başlayıp Sodom idealiyle sözünü bitirmesine katlanamıyorum. Ruhunda Sodom idealini taşıdığı halde Meryem Ana idealini de reddetmeyen ve bu idealle gerçekten yüreği yanan, lekesiz gençlik yıllarındaki gibi gerçekten yanan biri daha da korkunçtur. Hayır, insanoğlu geniş, hatta çok geniş, ben olsam daraltırdım. Bu ne iştir böyle, şeytan bile içinden çıkamaz! Akla rezillik olarak görünen bir şeyi yürek tam bir güzellik sayıyor. Sodom’da mı güzellik? İnan ki, insanların büyük çoğunluğu için güzellik bu Sodom’da oturuyor; bu sırrı biliyor muydun, yoksa bilmiyor muydun? Güzelliğin sadece korkunç olmakla kalmayıp aynı zamanda sırlarla dolu bir şey olması korkunç. Burada şeytan Tanrı’yla çarpışıyor, savaş meydanı ise insanların yüreği. Bununla birlikte herkes kendi derdini konuşur. Dinle, şimdi asıl meseleye geliyorum.

Kitabın başlangıcı

Aleksey Fedoroviç Karamazov, bölgemizin büyük çiftlik sahibi, bundan tam on üç yıl önce, yeri gelince anlatacağım acıklı ve karanlık ölümüyle pek tanınan, şu anda da hâlâ hatırlanan, Fedor Pavloviç Karamazov’un üçüncü oğluydu. Bu “büyük çiftlik sahibinden”, bütün hayatı boyunca çiftliğinde hemen hemen hiç oturmadığı halde bizim oralarda ona böyle derlerdi, hemen birkaç söz edeceğim. Bu, oldukça az karşılaşılabilecek tuhaf bir tipti. Sadece kötü ve ahlaksız bir tip olmakla kalmayıp ayrıca ahmak biriydi. Ama mallarını mükemmel şekilde çekip çevirebilen ahmaklardandı. Galiba becerebildiği tek iş de buydu. Fedor Pavloviç işe hemen hemen sıfırdan başlamıştı. Çok küçük bir çiftlik sahibiydi. Başkalarının sofralarına koşar, dalkavukluk etmeye çalışırdı. Yine de öldü- ğünde üzerinden yüz bin ruble kadar nakit para çıkmıştı. Bununla birlikte, tüm yaşamı boyunca bölgemizin en ahmak kaçıklarından biri olmaya devam etmiştir. Bir kez daha tekrarlıyorum: Burada söz konusu olan aptallık değildir; bu kaçıkların çoğu oldukça akıllı ve kurnazdır, ahmaklık ise bir tür özel, ulusal özelliktir devamı


Fyodor Mihailoviç Dostoyevski 1821’de Moskova’da doğdu. Petersburg Askerî Mühendislik Okulu’nu bitirdikten kısa bir süre sonra edebiyatla uğraşmak için askerlikten ayrıldı. İlk romanı İnsancıklar (1846), dönemin ünlü eleştirmeni Belinski’den büyük övgü aldı. Hemen ardından İkiz (1846) adlı kısa romanı geldi. Daha sonra art arda Ev Sahibesi (1847), Beyaz Geceler (1848) ve Yufka Yürek’i (1848) yayımlayan Dostoyevski, Netoçka Nezvanova (1849) adlı romanı yayımlandığı sıralar, devlet düzenini yıkmaya çalıştığı gerekçesiyle tutuklandı; ölüm cezası, Sibirya’da dört yıl ağır hapse ve dört yıl askerlik hizmetine çevrildi. Serbest bırakıldıktan ve evlendikten sonra Amcanın Düşü (1859) adlı komik eserini yazdı. Aynı yıl kaleme aldığı Stepançikovo Köyü’nün (1859) ardından kardeşiyle birlikte Vremya adlı bir edebiyat dergisi çıkardı. Aynı dergide tefrika edilen Ölüler Evinden Notlar (1861-1862), Dostoyevski’nin başlangıçtaki başarısını yeniden gündeme getirdi. Yine dergide yayımlanan Ezilenler (1861), eleştirmenlerin tepkilerine hedef olmasına karşın okurlarca beğenildi. 1862 yazında çıktığı bir Avrupa gezisi, beraberinde Yaz İzlenimleri Üzerine Kış Notları (1863) adlı ünlü makalesini getirdi. Aynı yıl dergisi kapatıldı. Yeniden Avrupa’ya gitti. Tek umudu, artık tutkunu haline geldiği kumardı. Ama tüm parasını rulette yitirdikten sonra güçlükle Rusya’ya döndü. Kardeşiyle Epoha adlı yeni bir dergi çıkardı ve derginin ilk sayısında Yeraltından Notlar (1864) romanı tefrika edilmeye başladı. Hayatında bir talihsizlik dizisi başladı, karısını ve kardeşini kaybettikten sonra dergi kapandı. Alacaklılarının tehditleri üzerine, bir yayıncıdan aldığı borçla Avrupa’ya kaçtı. Suç ve Ceza’yı (1866) yazmaya başladı ve onun için aldığı avansla Rusya’ya döndü. Önce Kumarbaz (1866) adlı romanını yayımladı. Aynı yıl tamamladığı Suç ve Ceza, eleştirmenleri ve okurları hemen büyüledi. 1867’de asistanı Anna Snitkina’yla evlenerek yeniden yurtdışına çıktı; dört yıl Rusya’dan uzak kaldı. Alçaltıcı bir yoksulluk içinde geçen bu dönem boyunca ülkeden ülkeye dolaştı. Bütün bu güçlüklere, sara nöbetlerine, vazgeçemediği kumar tutkusuna rağmen, ilk çocuklarının trajik ölümüne de katlanan genç karısı, bağlılığını bir an yitirmeden ona gerçek aşkı tattırdı. Dostoyevski, bu ağır yaşam koşulları altında da sendelemeyerek ikinci başyapıtı Budala’yı (1869) yazdı. Budala’yı, 1870’te Ebedî Koca, 1872’de Ecinniler, 1875’te Delikanlı izledi. Karamazov Kardeşler’i (1879-1880) yazmaya başladığında, artık ülke çapında tanınan ünlü bir yazardı. Dostoyevski bu arada, Grajdanin’e yazdığı “Bir Yazarın Günlüğü” (1873-1881) başlıklı köşe yazılarını, 1876-1877 yılları arasında aylık bir yayın olarak çıkardı. 1881’de Petersburg’da ölen Dostoyevski, Batılı ülkelerin edebiyat ve düşün yaşamında önemli bir rol oynamış, özellikle varoluşçuluğun temel kaynaklarından biri sayılmıştır. 
Can yayınları

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kus me zachtjes (2012) - Kiss me Softly - Kısa Film

Du Er Ikke Alene (1978) - You Are Not Alone

Sorry We Missed You (2019) - Üzgünüz, Size Ulaşamadık