Searching for Bobby Fischer (1993)
Masum Hamleler
IMDb
Satranç en saygı duyduğum oyun. Ama iyi oynayanları hiç yenemediğim bir oyun. Kendinden güçsüzleri yenmenin de bir anlamını bulamadım. O nedenle çok hevesle başlamış ve kısa sürede bırakmıştım. Beceremeyeceğin şeyler yerine yapabileceğin şeylerde ısrarcı olmalısın diye düşündüm sanırım. Yeteneğini arayıp bulmak gerektiğini ya da. İnsanlar neden başarılı olmak isterler? Ne geçiyor ellerine? Bunun için çekilen sıkıntılara değer mi? Onları motive eden şeyler nelerdir? Başarıya giden yolda herşey mübah mıdır? Bunlar en çok cevabı aranan sorular. Bir de başarmak korkusu var. Çünkü sonunda elde edilenleri yitirmek en acısı. Ben filmi izlerken en çok bunları düşündüm.
Filmin yedi yaşındaki kahramanı Josh Waitzkin yaşıtlarından çok da farklı olmayan, oyuncaklarıyla oynamayı seven, beyzbolda iyi bir vurucu, kısaca sıradan bir çocuk gibi görünmektedir. Okul çıkışı eve dönerlerken parkta satranç oynayanların oyununu seyre dalar. Orada eski yetenekli bazı oyuncular para karşılığı insanlarla oyun oynamaktadır. Onlardan biriyle usta bir oyuncu gibi oynayınca annesi yeteneğini keşfeder. Babasına söyler. Babasıyla satranç oynarlar. Ancak çok duyarlı bir çocuk olan Josh bilerek babasına yenilir. Hatta şah hamlesini bile gözüyle o gösterir. Yani babasına kazandığını o haber verir. Kısacası çok temiz bir kalbin bu dünyada ki en önemli şey olduğunu gösteren bir çocuk.
Ünlü satranç oyuncusu Bobby Fischer’in, satranç dünyasından gizemli bir şekilde kaybolması bilgilerini Josh’un ağzından dinleyerek başladığımız film, ara ara bu bilgilerle devam eder. Satranç konusunda çocuklarını eğitmesi için bir hoca tutar ebeveynleri. Ama o klasik bir öğretmendir. Onu kendi kalıbına sokmak ister. Josh ne kadar vicdanlıysa bir o kadar da kişilik sahibidir. Kazanmak için rakibini küçümsemek gerektiğini, asla kabul etmez. Öğretmeni karşı çıksa da parkta satranç oynamaya devam eder. Ordan da kendine bir öğretmen bulur. Sokak ve salon bilgisini harmanlar.
Bu arada yardım için Bobby Fischer’in yaşam öyküsüne başvurmayı da ihmal etmez. Aldığı deneyimlerin hepsinden yararlanır ama kendisi olmak için. Asla yetenekli bir taklitçi olmaz. Annesinin deyimi ile dürüst bir çocuktur o. Yine bir başarı hikâyesi ve oğlunu en iyi anlayan bir anne. Ne okuldaki öğretmeni ne satranç öğretmeni hatta bazen ne de babası. Sadece annesi anlar onu ve yardım eder.
Filme kaynaklık eden kitap Fred Waitzkin’in aynı isimli kitabı. Yani Josh’la aynı soyadlı yazar. Kendisi bir satranç hayranı. Rus şampiyon Boris Spassky ile genç Amerikalı yıldız Bobby Fischer arasındaki soğuk savaş dönemi oyunlarının hayranıymış. Tesadüfe bakın ki oğlu bir satranç dahisi oluyor. Kitapta kendi oğlunu anlatmış. Kitabı okumadığım için film kitaba ne kadar sadık bilemiyorum. Ama ne olursa olsun enfes ötesi güzel bir filme neden olmuş.
Filmde teknik açıdan bir yenilik yok ama çok sağlam ve temiz. Konu oldukça özgün. Oyunculuklar çok iyi. Sağlam bir kadrosu var. En çok da yük Josh Waitzkin (Max Pomeranc)’ın omuzlarında. Ama o bu yükü kaldırmıyor, silkip atıyor adeta. Hareketleriyle, bakışlarıyla, mimikleriyle senaryoda yazanı yaşatıyor seyredene. Son sahne özellikle çok etkileyiciydi.
Yorumlar
Yorum Gönder