The Tree of Life (2012)


The Tree of Life (2012)
Ben dünyanın temelini atarken sen neredeydin?
Anlıyorsan söyle
Biliyorsan söyle; onun ölçülerini kim belirledi,
Ölçü ipini üzerine kim çekti?
Kaidesi neyin içine gömüldü,
Ya da köşe taşını kim koydu,
Sabah yıldızları hep birlikte sevinç çığlıkları atarken,
Tüm Tanrı oğulları coşkuyla haykırırken?

Eyüp 38:4-7

Bu alıntıyla başlıyor film. Eyüp, sabrın peygamberidir. Ama sonunda O’na karşı gelir. Tanrı’nın cevabı basittir. Ben dünyanın temelini atarken sen neredeydin? Eyüp gücünün yetmeyeceğini anlayarak barışır Tanrı’yla. Bizim kültürümüze bu olay şu darbımeselde anlatılmaya çalışıldığı gibi yansımıştır.

Ey cemaat, ah bir bilseniz, Cenab-ı Hak sorgu gününde size neler soracak, neler soracak? Zamanını nasıl harcadın diye soracak, paranı nereye ve nasıl sarfettin diye soracak, ibadetlerini eksiksiz yerine getirdin mi diye soracak, insanlara iyilik ettin mi diye soracak, anana-babana nasıl davrandın diye soracak, yetime yoksula yardım ettin mi, komşunu hoşnut ettin mi diye soracak. Soracak da soracak.

Oradan geçen bir derviş dayanamayıp, Cenab-ı hak kullarına o kadar çok sual sormaz benim bildiğim, demiş, ama o gün bir tek şey soracağı kesin:

Ben seninle idim, peki sen kiminle idin?


Güzel bir günde mektupla aileye gelen bir ölüm haberiyle başlıyor film. Gelen bu haberden sonra masalsı sahneler başlıyor. Şunu düşünüyor küçük bir kız. Hayatta bize iki yol gösterilir. Biri doğanın yolu, biri inayet (iyilik, kayra) yoludur. Hangi yoldan gideceğinizi seçmelisiniz. İnayet yolu, kendini memnun etmeye çalışmaz. Unutulmaya, boşlukta var olmaya doğru yol aldırır. Hakaret ve yaralanmaları önemsiz kılar. Doğa yolu ise, sadece kendini memnun etmeye çalışır. Diğerlerinin de memnun etmesini ister. Patronluk taslamayı sever. Kendine ait bir yolu vardır. Mutsuz olmak için neden bulur, etrafında parlayan dünya için de…


Üç erkek çocuğu olan tipik bir amerikan ailesi O’Brien’lar. Teksas Woco’da yaşıyorlar. Katı baba (Brad Pitt) doğayı temsil ediyor. Naif anne (Jessica Chastain) inayeti. 1950’lerin masal Amerikası ve 1960’ların dünya gerçeği ile tanışan Amerikası. Aynı büyüyen bir erkek çocuğun baba otoritesiyle tanışması gibi edata ilmek ilmek işleniyor olaylar gidiş gelişlerle zamanın içinde. Bu geriye gidişler dünyanın - insanın yaradılışına kadar uzanıyor. Büyük patlama ve zamanın başlaması. 


Film ana olarak üç tema üzerinden gidiyor. Birincisi; Dünyanın oluşumu, yaradılış, mistisizm, dinsel bakış. Dinazorlar çağına kadar getiriyor insanlık tarihini film. Özellikle dinazorlarla ilgili bölüm çok şirindi. Seyretmesi çok zevkli muazzam bir metafor sağanağı. Üstelik fonda harika seçilmiş müzikler eşliğinde. Bunlar çok teknik belgesel havasında uyumlu bir şekilde eklemleniyor filme. İkincisi; Çocukların büyüme süreci. Bu zamanlardan tatlı enstantaneler. Ve son olarak üçüncüsü; Bugün, 19 yaşındaki oğullarını Vietnam savaşında kaybeden ailenin hayatlarını sorgulaması. Tanrı iyi ve O’na inanan insanlara neden ceza verir?


Ölüm, dünyanın oluşumu, insanın oluşumu ve bir bebeğin doğumu. Bu garip sıra tercih edilmiş filmde. Sanki önce ölüm vardı der gibi. Önce hiçlik, sonra kaos ve sonra varoluş ya da oluş. Ben bir doğumun bu kadar güzel tasvir edildiğini görmedim. Önce çocuğun doğduktan sonra on yaşlarında ki hali sudan yüzeye doğru yüzüyor. Bir evin içinden pencere gibi bir yerden çıkıp yeryüzüne ulaşıyor. İlk evimiz ana karnından çıkar gibi. Sonra annenin yeni doğan çocuğununu kucağına alması. Ve sonra büyümek. Herşey tersten anlatılıyor. Ama böylece anlatılmak istenen daha iyi anlaşılıyor. 



Çocuklar büyürken Jack (Hunter McCracken) ile babası arasında çok derin bir gerilim var. Büyük erkek çocuğun babasıyla önlenemez çatışması. Teslim olmak ayrı dert savaşmak ayrı. Tamamlanamamış bir ağır oidipus kompleksi ya da babanın kaba ve sevgiden yoksun bir eğitim vermeye çalışması. Zavallı çocuk. Babama küstahlık yapmamam için bana yardım et, diye dua eder. Ama bir yerde de, Al onu aramızdan, diye yakarır Tanrı’ya. Hristiyanlıktaki baba tanrı kültüne acayip güzel göndermeler. Baba çocuklarına şu öğüdü veriyor; Anneniz çok naif biri. Bu dünyada başarılı olmak istiyorsanız acımasız olucaksınız. İyi olursanız insanlar sizi istismar eder. Brad Pitt’e de asker, dindar, otoriter babalık hiç yakışmıyor. Ama yok ya ona her şey yakışıyor.


Bir ailenin yaşadığı trajedi üzerinden, insanın trajedisi, Amerikanın tarihi ve bütün bir insanlık ve doğa tarihi gözlerimizin önünden bir mühendislik harikası olarak akıp gidiyor. Tabii sanatsal bir mühendislik. Oyunculuk sanatı da yönetmenlik sanatı da olağanüstü. Tüm oyuncular için geçerli bu. Kamera sihirli bir teknikle çalışmış. Yakın plan o kadar güzel görüntüler kısa kısa sahnelerde görüntüleniyor ki insan hem hayran hem şaşkınlıkla bakıyor olan bitene. 

Bu kadar değişik kurgusu olan bir film sinema tarihinde var mıdır? Ben bilmiyorum. Sanat hep yeni şeyleri denemek yeni şeyler yaratmaktır bence. Bu film bunu fazlasıyla başarmış bir başyapıt.




tt0478304

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Night Flight (2014) - Ya-gan-bi-haeng

Brotherly (2008) - Kısa Film

Stikk (2007) - Sting - Kısa Film