Little Fugitive (1953)



Little Fugitive (1953)

IMDb

Türkçe altyazı çıktığını görünce filmle ilgili biraz internette dolandım. En eskilerden belki de ilk gözdem olan, François Truffaut’nun Les Quatre Cents Coups (1959) - The 400 Blows'ı çekerken ilham aldığı filmin Little Fugitive olduğunu ve düşük bütçe ile bağımsız ve iyi bir filmin yapılabildiğini yönetmenler bize göstermeselerdi Fransız Yeni Dalga’sı bu noktaya gelemezdi, dediğini okuyunca hemen balıklama daldım. Eski filmlere özel bir düşkünlüğüm olmamasına rağmen, tahmin ettiğim gibi seyretmesi pek neşeli siyah-beyaz bir şölendi.


Biri yedi diğeri on iki yaşında babasız iki kardeş Brooklyn’de yaşamaktadırlar. Anneleri de çalıştığı için küçük Joey (Richie Andrusco) ile abisi Lennie (Richard Brewster) ilgilenmek zorundadır. Oysa o arkadaşlarıyla takılmaktan hoşlanır ve kardeşini bir yük olarak görür. Kardeşine karşı alaycı ve biraz umursamazdır.


Joey ise oldukça sevimli ve kendine güvenli bir çocuktur. Anneannelerinin hastalanması üzerine anneleri onun yanına gider bir günlüğüne ve iki kardeş yalnız kalırlar. Bu nedenle ertesi gün Lennie ve arkadaşlarının Coney Island’a gitme planları suya düşer. Gerçek bir silah bulan abisinin arkadaşı Joey’e bir oyun yapar ve ona atış yaptırırken attığı kurşunun abisini öldürdüğüne inandırır.


Kaçmasını yoksa polisin onu yakalayıp elektrikli sandalyeye oturtacağını söyler. Böylece Küçük Kaçak firar eder. Evden annelerinin alışveriş için bıraktığı parayı alıp Coney Island’a gider. Film burda başlar. Lunaparkta; toplar, oyuncaklar, palyaçolar, kuklalar ve bir de filmin sonlarına doğru o balon. Müthiş simgeler, Stefan King ile It (2017) ve It (1990) geldi aklıma ilk. Joey’in ise, bunlar aklını başından aldı. Yaşamın içine giriverdi korkusuz. Atları hep seven Joey artık bir kovboydur.


Diyalog oldukça az ve sesler stüdyo kaydı. Bu da görüntüleri sessiz film düzeyine çekip bir yenilik yaratıyor. 1950’lerin Amerika’sında harika bir gezinti imkânı sunuyor. Üstelik çok güzel bir kamera (35 mm), abartısız, çok gerçekçi ve cafcafsız ortam ve insan görüntüleri. Düşük bütçe ve amatör oyuncular nasıl bir artı yaratır bunu öğretiyor film.


Kardeşler arasındaki ilişkiler ama zorda kalınca tekrar birlikte olmalar. Hayatın değişmez kuralı bu sanırım. Hep ölüm, sıkıntılar ve kaybetme korkusu. Hayatı bu yolla öğrenmek mi bizi bize yaklaştırmak zorunda? Aslında saf sevgi diye bir şey yok mu?




tt0046004

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kus me zachtjes (2012) - Kiss me Softly - Kısa Film

Du Er Ikke Alene (1978) - You Are Not Alone

Sorry We Missed You (2019) - Üzgünüz, Size Ulaşamadık