Call Me by Your Name (2017)



Call Me by Your Name (2017)

IMDb

Filmin senaryosu André Aciman’ın Adınla Çağır Beni olarak Türkçe’ye çevrilen olağanüstü kitabından alınma. Film aslında bu yazar André Aciman ve oyuncu Timothée Chalamet’in müthiş buluşması. 2 saat 10 dakikalık bir ŞöLeN (Platon) olan filmin esas kahramanları onlar benim gözümde.


Bir yazıyla açılıyor filmin büyülü kapısı. İtalya’nın kuzeyinde bir yer. Ama çok güzel bir yer. Yazın bereketi bahçede ve bahçenin içinde mimarisi çok güzel eski bir villa. Elio (Timothée Chalamet), bu evde yaşayan ailenin on yedi yaşındaki oğlu. Ünlü bestecilerin yapıtlarını müzik enstrümanlarında yorumlayabilecek kadar yetenekli. Bolca kitap okuyan pırıl pırıl bir genç. Anne ve babası etimoloji, tarih ve arkeolojiyle ilgilenen profesörler. Her yaz çalışmalarına yardımcı olmaları için genç bir akademisyeni seçerler ve evlerine davet ederler. Bu yaz ki konuk Amerika’dan gelen Oliver (Armie Hammer). Hem mesafeli, hem teklifsiz; hem soğuk, hem herkesle bir anda dost oluveren değişik; yakışıklı ve çekici biri. Elio’nun odasına yerleşir ve Elio’da birbirine açılan kapıları olan yan odaya. Elio ondan, daha ilk günden, hoşlanıyor. Ama bir yandan da çekiniyor.


Keskin, acımasız, kurbanı tarafından görüldüğü anda hemen geri çekilen, parlak bir kılıç gibi. Donuk bir şekilde gülümsedi bana, Artık bunu gizlemenin bir anlamı yok, dercesine. Ondan uzak dur. (kitaptan)


Oliver’in Elio’nun anne ve babasına yardımı günün birkaç saatini almaktadır. Kalan zamanlarını bazen birlikte geçirmeye devam ederler. İlk haftadan sonra Elio, Oliver’den öyle hoşlanır ki hem kaçar hem peşinden ayrılamaz. Tecrübesiz ve ürkektir. Ama bu tatlı bir flört döneminin başlamasına engel olamaz. Birgün kasabada bisikletleriyle dolaşırlarken tarihi bir eserin önünde durur Oliver. Bu anıt gibi şeyle ilgili bir şeyler söyler. Ama Elio bu bilgilerin yanlış olduğunu söyleyip bir sürü şey anlatmaya başlar anıtla ilgili. Oliver zaten hayrandır müzik, edebiyat ve tarihle ilgili bilgilerine. Şu diyalog geçer aralarında.


- Senin bilmediğin bir şey var mı hiç?

+ Ben hiçbir şey bilmiyorum Oliver.

- Buradaki herkesten daha çok şey biliyor gibi görünüyorsun.

+ Asıl önemli şeyler hakkında ne kadar az şey bildiğimi bilseydin şaşardın.

- Asıl önemli şeyler neymiş?

+ Ne olduğunu biliyorsun.

- Bunu bana neden söylüyorsun?

+Çünkü bilmen gerektiğini düşündüm.

- Bilmem gerektiğini mi düşündün?

+ Çünkü bilmeni istedim. Çünkü bilmeni istedim. Bilmeni istedim. Bilmeni istedim.(içinden söyler bunları)

+ Bunu senden başka söyleyebileceğim hiç kimse yok.

- Anladığım şeyi mi söylemeye çalışıyorsun? Hiçbir yere gitme. Burada bekle.

+ Hiçbir yere gitmeyeceğimi biliyorsun.



Oldukça karmakarışık bir okuma tarzım olduğundan neredeyse bir yıldır hala kitabı henüz okuma aşamasındayım. Bir türlü bitiremiyorum. Zaten yavaş okuyan biriyimdir. Ama bu kitap öyle etkiledi ki beni devam etmek için elime aldığımdan bazen baştan başlıyorum okumaya. Bitmesin diye hiç. Tabi kitapta filmde olmayan o kadar çok ayrıntı var ki… Ama gereksiz tek bir cümle, tek bir sözcük yok. Film de aynı mantıkla çekilmiş. Tertemiz ve üstünde çok emek olduğu belli. Aşk üzerine seyrettiğim benim için en güzel filmlerden.


Başlangıç da dediğim gibi. Kaynak kitap Timothée Chalamet için yazılmış gibi. Film de, kitap karakteri Elio’ya can versin diye çekilmiş. O da öyle bir hakkını vermiş ki. Vücut dili, bakışları, bazen boş bakışları, bazen de hoş bakışları. Seyretmeye doyamıyor insan. Bir sahnede, Oliver baş ve işaret parmağı ile Elio’nun omuzunu sıkıyordu. Cilveleşmek amacıyla. Kitapta uzun uzun anlatılan nedenlerle Elio’nun korkması ve kaçması gerekiyordu.


Bana dokunduğunda tam anlamıyla paniklememe yol açan şeyin, arzuladıkları kişi tarafından ilk kez dokunulan bakire kızların irkilmesine yol açan şey olduğu hiç aklıma gelmemişti (kitaptan). Tam da bunu yansıtabilmiş oyunbaz Timothée Chalamet. Bir de babası rolünü oynayan Michael Stuhlbarg’dan çok etkilendim. Sonlarına doğru filmin, oğluyla yaptığı konuşma müthişti. Bütün anne ve babalar böyle olsa? Ne mi olurdu. Herhalde dünya çocuklar için cennet olurdu. Çocuklar için cennet olan bir dünya herkes için de cennettir zaten…



Elio’nun babasıyla söyleşisi şöyleydi;

- İyi bir arkadaşlık kurdunuz.

+ Öyle.

- İkinizin yaşadığı şeyin ne kadar nadide ve ne kadar güzel olduğunu bilecek kadar akıllısın.

+ Oliver, Oliver'di işte.

- “Çünkü o, o idi ben de bendim.”

+ Oliver çok zeki biri olabilir ama...

- Sadece zekâdan ibaret değildi. İkinizin yaşadığı şeyin zekâyla alakası olduğu kadar, hiç ilgisi yoktu da. İyi biriydi o. İkiniz de birbirinizi bulduğunuz için şanslısınız çünkü ikiniz de iyisiniz.

+ Bence o benden daha iyiydi. Bence o benden daha iyiydi.

- Eminim o da senin için aynı şeyi söylerdi… Evet. Aynı şeyi söylerdi. İkinizin de iyiliğini gösterir bu işte. Hiç beklemediğimiz bir anda doğa ana bir katakulli çevirip en zayıf noktamızı bulur. Ama yanında olduğumu unutma. Şu an hiçbir şey hissetmek istemiyor olabilirsin. Belki hiçbir zaman bir şey hissetmek istemeyeceksin. Bu konuları benimle konuşmak istemiyor olabilirsin ama… Önceden açıkça hissettiğin şeyi yine hisset. Güzel bir arkadaşlık kurdunuz. Belki arkadaşlıktan da öteydi. Size imreniyorum. Benim yerimdeki çoğu ebeveyn tüm bunların unutulup gitmesini ister. Oğullarının bu durumdan kurtulmasını ister ama ben o ebeveynlerden değilim. Yaralarımız daha hızlı iyileşsin diye kendimizi hırpalayıp dururuz. 30 yaşına geldiğimizde de çökmüş oluruz. Ve yeni biriyle her başlangıcımızda kendimizden sunacağımız daha az şey kalır. Ama kendini bir şey hissetmemek için zorlamak veya hiçbir şey hissetmemek çok büyük kayıp olur. Yersiz mi konuştum? O halde diyeceğim bir şey daha var. Şüpheleri gidermiş olur. Yaklaşmış olsam da asla sizin gibi bir şey yaşayamadım. Bir şey beni hep tuttu. Ya da engel oldu. Hayatını nasıl ya˛ayacağın seni ilgilendirir. Sakın bunu unutma. Kalbimiz ve bedenimiz bizlere bir kereye mahsus verilmiştir. Sonra bir de bakarsın kalbin yorgun düşmüş. Bedenin de kimsenin bakmayacağı bir hale gelmiş. Yanına yaklaşmak istenilmesi şöyle dursun. Şu anda kederlisin. Acı çekiyorsun. Bunu yok etme. Aldığın keyfi de öyle.

+ Annem biliyor mu?

- Bildiğini sanmıyorum.









tt5726616

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Night Flight (2014) - Ya-gan-bi-haeng

Brotherly (2008) - Kısa Film

Stikk (2007) - Sting - Kısa Film